Disiplin aracı olarak cezanın ve dayağın uygulandığı ailelerde anlaşmazlıkları çözmek için çocuklar devre dışı bırakılır. Onlar adına anne baba karar verir. Burada anne babaların aklına şöyle bir soru gelebilir:
“Çocuklar sözümüzü dinlemediği, kural çiğnediği, yalan söylediği, olumsuz bir davranışta bulunduğu zaman davranışını onaylamadığımız bir şekilde belli etmeyecek miyiz? Anne baba olarak otoritemizi kullanamayacak mıyız?
Anne babalar bu soruları sormakta yerden göğe kadar haklılar. Elbette anne baba olarak çocuklarımızın davranışlarına sınır koyacağız. Sınırsız serbestlik özgürlük değildir, anarşidir. Aklına estiğini yapan, anarşi içinde büyüyen çocuklar anne babaya ve büyüklere saygı duymazlar. Sabretmeyi, çalışmayı ve sorumluluk almayı sevmezler. Yardımlaşmayı ve işbirliğini öğrenemezler. Kendilerinden başka kimseyi düşünmezler.
Burada problem sınırların ne olacağı ve nasıl uygulanacağıdır. Serbestlik ve sınır koymaktan kaçınma, bir eğitim olarak, cezacı yöntemden daha kötü sonuçlar doğurmaktadır. Serbestlik, bir eğitim yöntemi olarak kullanıldığında, onaylanmayan davranışları durdurmada ve sorumluluk kazandırmada bir işe yaramadığı gibi, anne baba otoritesini ayağa düşürür. Güç ve otorite çocuğa geçer. İşe yaramadığını bildikleri halde anne babalar neden serbest davranmayı seçerler. Çünkü onlar çocuklarını üzmeden, baskı yapmadan ve ceza vermeden sözlerini dinletmenin daha sağlıklı olduğunu düşünmektedirler. Bu nedenle bir yaptırım uygulamaya veya ceza vermeye niyet ettiklerinde çocuklarının üzüldüğünü görüp vazgeçerler.
Çocukların doğru davranışlar kazanabilmeleri için bizim rehberliğimize ihtiyaçları vardır. Çocuklar üzerinde sözlerden çok davranışlar etkilidir. Sözleriniz davranışlarımız tarafından desteklendiği zaman çocuklarımız gerçekte ne kastettiğimizi daha iyi anlayacaklardır.
Yemek vakti esnasında yaşanması muhtemel bir anne kız arasındaki geçen olaya bakalım.
Anne çocuğun odasına giriyor:
“Aylin, kızım yemek hazır, haydi mutfağa!”
Aylin:
“Tamam, anneciğim, geliyorum” diyor ama çizgi film izlemeye devam ediyor.
Anne:
“Sana söylüyorum, beni duymadın mı? Yemek hazır, hemen televizyonu kapat, gel!”
Aylin:
“Lütfen anne en heyecanlı yerine geldi. Birazdan geliyorum.”
Beş dakika geçtiği halde Aylin sofraya gelmezse ne yaparsınız? Kızarsınız tabi. Kızgın bir yüz ifadesiyle odasına girer; “Artık sofraya gelme vakti küçük hanım, hemen o televizyonu kapatıp mutfağa geliyorsun!” diye bağırırsınız.
Çocuk: “Neredeyse bitiyor anne, lütfen…” der ama siz dinlemez televizyonu kapatırsınız. Çocukta televizyon kapalı olduğu ve çizgi film izleyemediği için sizle beraber mutfağa gelir ve yemeğini yer. Neden? Sizi daha fazla bekletmemek ve üzmemek için mi? Doğrusunun bu olduğuna inandığı için mi? Yemeklerin soğumasını istemediği için mi? Hayır. Ya niçin? Mecbur kaldığı, televizyonda çizgi film izleyemeyeceği için. Siz kapatma davranışınızla gerçekte ne demek istediğinizi gösterdiğiniz için, otoritenize boyun eğmek zorunda kaldı.
Muhtemelen televizyon kapatmayı baskı veya ceza olarak değerlendirebilirsiniz ama değildir. Çocuklar, son sözün, gücün ve otoritenin sizde olduğunu öğrenmeleri gerekir.
Eğer davranışınız sözünüzü desteklemezse, çocuk sözünüzü duymamış gibi yapar. Psikolojide buna “sağır dinleme” diyoruz. Çocuktan bir şey yapmasını istediğinizde, duymamış gibi yaparak, onaylamadığınız davranışı devam ettirir. Siz de isteğinizi tekrar eder durursunuz.
Çocuklar, her konuda, gerçekte ne kastettiğinizi öğrenmek için devamlı sınırları zorlayacaklardır. Çocukların davranışlarına sınır konmadığı, kendilerine gereğinden fazla güç ve kontrol verildiği zaman anne babaya hükmetmeyi ve istediklerini zorla yaptırmayı öğrenirler. Meltem, altı yaşında, sınırları zorlayarak anne babaya her isteğini yaptırmayı öğrenen bir çocuktu. Bir sabah annesi kahvaltıda ne istediğini sordu.
Çocuk: “Kaşarlı ve sucuklu tost istiyorum” dedi.
Anne: “Buna zamanım yok, on beş dakika sonra servisin gelecek. Bak sofrada haşlanmış yumurta, tereyağı, bal, süt, beyaz peynir, kaşar ve zeytin var. Ekmeğine tereyağı ve bal süreyim” dedi.
“Kaşarlı ve sucuklu tost istiyorum!” dedi çocuk ısrarla. “Tost yapmazsan okula aç giderim!
Anne: “Olur mu öyle şey, okula aç gidilir mi?”
Çocuk: “Tost yapmazsan giderim.”
Anne: “Peki, tamam. İstediğin tost olsun; ama acele etmem gerecek, servisin gelmesine az kaldı.”
Bu ailede güç ve otorite kimde? Annede mi Meltem’de mi? Tabi ki, Meltem’de.
Aynı sabah başka bir ailede, Meltem’in sınıf arkadaşı Hatice kahvaltı masasına geldiğinde annesi;
“Bu sabah kahvaltıda yumurta ve süt var; yumurtanı nasıl istersin?” diye sordu.
Hatice: “Ben tost ve çay istiyorum.”
Anne: “Yumurtanı nasıl istediğini sordum, tavada tereyağlı mı, suda haşlama mı?”
Hatice: “Ben tost ve çay istiyorum.”
Kızmadan, sakin ve kararlı bir ses tonuyla Anne: “Bu sabahki kahvaltı menüsünde çay ve tost yok, küçük hanım. Yumurta konusunda seçimini yap! Tavada tereyağlı mı, suda haşlama mı?”
Hatice, annesinin kararlı tutumu karşısında, geri adım atmak zorunda kaldı.
“Suda haşlama istiyorum” dedi isteksizce.
Annesi gülerek “iyi bir seçim” dedi.
O sabah başka bir ailede, Meltem ile Hatice aynı okula giden Hilmi adında üçüncü bir çocuk kahvaltı masasına oturmak üzereydi. “Acele et, servisi kaçıracaksın!” dedi annesi, bardağına süt doldururken.
Hilmi: “Ben süt istemiyorum!”
Baba hemen atıldı: “Ne istiyorsun koçum?”
Hilmi: “Sıcak çikolata istiyorum.”
Anne: “Yapma bey, bu çocuğu iyice şımartıyorsun, sıcak çikolata hazırlayacak zaman mı var?”
Baba: “Ben şimdi bir dakikada hazırlarım, içine süt de koyarım sütlü sıcak çikolata olur.”
Hilmi: “Süt istemiyorum” dedi şımarık ve emreden bir tavırla.
Baba: “Tamam koçum süt koymayız.”
Burada annenin “hayır” dediğine babanın “evet” dediği tutarsız bir aile modeli ile karşı karşıyayız. Böyle ailelerde çocuk doğru ile yanlışı birbirine karıştırır. Çocuklarda haz duygusu baskın olduğu için kendisine sınır koyan taraftan kaçar, örneğimizde görüldüğü gibi, serbestlik tanıyan ve taviz veren tarafa sığınır.
Çocukların onaylanmayan davranışlarına karşı anne ve baba tutumlarının benzer ve tutarlı olması çok öenmlidir. Çocuklar, deneyerek ailede otorite konusunda kimin daha gevşek, kimin daha otoriteri olduğunu öğrenir. İstediğini yaptırtmak ve izin almak için gevşek aile büyüğünü kullanır.