İletişim, kişiler arasındaki karşılıklı bilgi, duygu, tutum, beceri yani davranışların paylaşılması demektir. İletişim, bilgi üretme, aktarma ve anlamlandırma süreci olarak da tanımlanabilir. İki insanın karşılıklı konuşmasında bir bilgi alış verişi varsa bu bir iletişimdir. Örneğin, anne babalar çocuklarına veya amirler memurlarına sadece bir takım emirler verip, onların bu emirler karşısındaki tepkileriyle ilgilenmezlerse bu iletişim olmaz. Bunu ancak tek yönlü bilgi iletimi olarak kabul edebiliriz.
İletişim, ne söyleyeceğini bilmek, bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına, nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek, en iyi nasıl söyleyeceği hususunda fikir yürütmek, olayları basite indirgeyerek sunabilmek, akılcı bir dille, karşıdaki kişiyle göz teması kurarak konuşabilmek, dikkati yoğunlaştırabilmek, karşısındaki kişinin verilen mesajı anlayıp anlamadığını kontrol edebilmektir.
Aile içi iletişim denilince, eşlerin birbirleriyle varsa çocuklarla ve diğer aile bireyleriyle bilgi alış verişini anlıyoruz. Çocuk, iyi bir ahlak eğitimini ancak iyi bir aile ortamında elde edebilir. Bu nedenle anne babanın çocuklarıyla sağlıklı iletişiminden önce eşlerin birbiriyle olan iletişiminin iyi olmasından bahsetmek gerekir.
Aile iletişiminin iyi olması, aile bireylerinin hayatı paylaşmalarıyla mümkündür. Evi paylaşmak, hayatı paylaşmak anlamına gelmemektedir. Hayatı paylaşmak evde iş bölümü yapmak da değildir. Evde sadece maddi şeyler değil manevi şeyler, duygular da paylaşılıyorsa yani birlikte yaşanılıyorsa hayat paylaşılıyordur. Hayatı paylaşmak, hayatın güçlüklerini beraber karşılamak, sevinçlerini beraber yaşamak ve bundan da keyif duymaktır. Sağlıklı bir ilişkinin oluşmasında, anne babanın ruh sağlığı da büyük önem taşır. Mutsuz bir evliliği olan, eşinden yeterli ilgi görmeyen, ekonomik sıkıntılar ve gerginlikler içinde yaşayan anne babalar, çocuklarıyla iyi bir iletişim ortamı oluşturamazlar.
Her ilişki gibi, aile içi ilişkiler de dikkat ve özen ister. Evlilik sorunlarının çoğu, iletişimde dikkatsizlikten ve özen göstermemekten kaynaklanmaktadır. Anne babanın birbirlerine karşı temel tutumları yanlışsa, aile içi iletişim zaten bütünüyle sorunlu hale gelecektir. Birbirlerini seven eşlerin çocuklarına duygusal olarak daha iyi bir gelişme imkanı sunacakları muhakkaktır.
Ancak asıl etkileyen, anne babanın birbirlerine karşı olan davranışları biçimidir. Evlilikte kaçınılmaz olarak bazı sorunlar, anlaşmazlıklar olabilir. Çocuğa yapacağı olumsuz etkiler açısından önemli olan sorunların varlığı değil, anne babanın bu sorunları karşılama biçimidir. Çocuk, sorunlardan çok anne babasının sorun karşısındaki tutumlarından etkilenmektedir.
Çok ağır sorunların ortaya çıktığı kimi ailelerde anne baba, ilişkilerini doğru yöneterek, çocuklarını bu sorunların etkilerinden uzak tutabilmektedir. Kimi ailelerde ise, sorunlar çok daha hafif olduğu halde anne babanın ilişkilerini yönetmede yetersiz kalmaları yüzünden çocuk ağır şekilde hırpalanmaktadır.
Eşlerin, başkalarının yanında ciddi tartışmalara girişmeleri, birbirlerine karşı rencide edici sözler söylemeleri veya birbirlerinden tamamen uzak durarak hiç iletişime geçmemeleri hem kendileri, hem de çocuk için olumsuz bir durumdur. Bunun tam aksi olarak, eşlerin birbirlerini tamamlamaları çocuk için mutluluk, huzur ve güven kaynağı olur. Eşlerin ilişkilerindeki zorlukları çocuklarına yansıtmaları, kavgalarını çocukları üzerinden yürütmeleri, çocuğun ruhsal ve duygusal dengesini alt üst eder. Çocuk, anne babanın birbirlerini cezalandırma aracı olamaz. Anne baba, birbirlerini çocuklarına şikayet etmemeli, birbirleri hakkında olumsuz düşüncelerini çocuklarını aktarmamalıdır.
İyi iletişim kurmayı kolaylaştıran etkenlerden biri de empatidir. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Bir insanın karşısındaki kişiyle empati kurabilmesi için gerekli üç temel unsur bulunmaktadır;
İletişim kurmada, empatinin yanında bir de sempati vardır. Bir insana sempati duymak, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerinin aynısına sahip olmak demektir. Karşımızdaki insana sempati duyuyorsak, onunla birlikte acı çekeriz veya seviniriz. Empati kurduğumuzda ise, karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır.
Bir insana etki etmek, onu eğitmek istiyorsanız, onunla olumlu bir iletişim kurmak mecburiyetindesiniz. “Zorla güzellik olmaz.” Atasözü bunu açıklar. Dodson, bu konuda şöyle der;
“Çocuğunuzu iyi eğitmek istiyorsanız, onunla olumlu ilişki kumaya bakın. Öğretmeninden nefret eden bir çocuk, ondan hiçbir şey öğrenemez. Aynı durum baba çocuk ilişkisinde de söz konusudur. Hiçbir çocukta babasını sevmek, onun dediklerini yapmak ve ona saygı göstermek içgüdüsü yoktur. Sevgi, güven ve saygıyı çocuğunuzda uyandıracak olan sizsiniz. Hem de o çok küçükken. Size bir hastamı örnek vermek istiyorum. Uyuşturucu ilaçlara alışmış on beş yaşlarında bir çocuğu tedavi ediyordum. Çocuk ban şöyle dedi: ‘Şimdi ilaca alıştım, başımı derde soktum diye, peder bey benimle ilgilenmeye başladı. Beni maçlara filan götürmeye kalkıyor. Peki, bunca yıl, ben ondan ilgi beklerken neredeydi? Şimdi de canı cehenneme diyorum…’
Çocuğunuzla olan ilişkinize bir bakın. İlişkiniz, hep ondan beklediğiniz davranışlar, onun yaramazlıklarını engellemeniz, azarlamalarınız şeklinde mi? Eğer onun hep olumsuz yanları ile ilgileniyorsanız, çocuğunuz ergenlik çağına geldiğinde karşınıza pek çok sorunla çıkarsa şaşırmayın. Çocuğunuzla ilişkilerinizin büyük bir bölümü, ortaklaşa zevk aldığınız zamanları içeriyorsa doğru yoldasınız demektir. İleride çocuğunuzla birtakım sorunlar yaşamak istemiyorsanız, onunla iyi bir ilişki kurun.
Kaynak: Ailede Ahlak Eğitimi / Prof.Dr. Mehmet Zeki Aydın